seni yeneceğim istanbul ya da BOP eş başkanı olma hayalleri..

türkiye ve türk insanı (temsili)

artık görüşmediğim çocukluk arkadaşım, klasik bir şark insanı olarak "seni yeneceem istanbul" diye gelmişti. tabii ki yenemedi. yani gidişini yenilmek olarak yorumluyorum. bir şehri yenmek nedir, onu ben henüz anlayabilmiş değilim zaten. ne olunca sen yenmiş sayılırsın, bilmiyorum.

her neyse bir yıl gibi bir sürenin akabinde istanbul'dan taşınma planlarını anlatırken de "büyük şehirde küçük balık olacağıma, küçük şehirde büyük balık olurum" demişti. istanbul'da yaşamamak için belki bir milyon tane neden sayarım bir çırpıda ama şu -ondan duymasam- ömrümün sonuna kadar aklıma gelmeyecek bir "neden". bence mantık hatası. az gelişmişlik yahut düz hissiyatımı söyleyeyim köylülük.

mesela aynı mantık hatasını türkiye'nin uluslararası siyasetinde de görmek mümkün. erdoğan da türkiye'nin batı'yla, avrupa'yla ilişkilerini bu mantık hatasıyla bozdu. ab içinde sesi merkel kadar güçlü çıkmayacak bir pozisyon ve "o pozisyon için o kadar emek vermek" erdoğan'ın şark kafasına uymadı, onun yerine sesinin çok gür çıkacağını sandığı bir coğrafyaya yöneldi. komplesi çok büyük amerikan hayranı olan ve bağırarak konuşmalarıyla nam salmış ortadoğu'ya. az biraz batılı gibi görünmesi tüm arap coğrafyasını ona hayran bırakır sandı, BOP eşbaşkanlığı filan gibi hayallere kaptırdı kendini.

bunlar türk insanının köylülüğünden oluyor. kendini o kadar ezik hissediyor ki bütün dünya önünde hazır ola geçse, el pençe divan dursa kaç yazar. adam yerde oturup maaile aynı bakır kaptan yemek kaşıkladığı günleri unutamıyor. o günlerle barışamıyor. ona bakan herkesin ilk gördüğü şeyin o bakır kap olduğunu sanıyor.

neyse.. uzatmayayım.

ruşen çakır'ın diken'e verdiği söyleşide batı'nın erdoğan'a sahip çıkmayışıyla ilgili sözlerini okurken birden aklıma bunlar geldi. yazmak istedim.

sevgiler
jk

Comments

Popular Posts