you are so vain!


yine adrien yine travma...

işten birkaç gün izin almıştım. kabusa çevirdi hayatımı. yine. 

psikolojisi tamamen bozulmuş. sevdiği kadın bir ortak arkadaşlarıyla birlikteymiş. hastanede insanlar ona karşı kutuplaşmaya başlamış. bla bla. bi şeyler geveledi. ne kadarı doğru ne kadarı yanlış bilmiyorum. adrien bu, isminin adrien olduğundan bile şüphe etmek gerek.

üstelik ağladı. karşımda. tam karşımda. gerçekten ağlayan erkekler konusunda çok sıkıntılıyım. katlanamıyorum bir adamın karşımda ağladığını görmeye.

üstelik nasıl aklını kaçırmışsa benden bu yaptığımı düzeltmem konusunda yardım istedi. zaman zaman tehditkar zaman zaman ağlayarak.

midem bulanıyor.

bana "sen yazarsın, ne yazdıysan birkaç cümle daha yaz, düzelt bunu" filan dedi durdu. uzunca bir süre tam olarak ne istediğini anlamadım. sonrasında açık açık benden "şu tarihe kadar aramızda gerçek bir şey geçmedi, benimki platonikti, o maili de sana belki yaptığım bana adrien'ı kazandırır diye gönderdim," diye yazmamı istedi. bu şekilde onun pis yalanlarına ortak etmek istedi beni. burada amacı kadıncağızı geri kazanmak mı, yoksa mağduru oynamaya duyduğu aşk mı, bilmiyorum. işin aslı merak da etmiyorum. 

bizimki bir tür hesaplaşmaydı artık. umarım bir daha hayatımın sonuna kadar adrien gibi bir adamla karşılaşmam. ona öfke bile duymuyorum artık. sadece midemi bulandırıyor. olup biteni hatırladıkça fiziksel olarak hasta hissediyorum kendimi. sanki midemi üşütmüşüm ya da yediklerim bozukmuş, zehirlenmişim filan gibi.

üstelik çok zor bir konuşmaydı. her zamanki gibi sadece kendisi saçmaladı ve bana hiç kendimi ifade etme fırsatı tanımadı ama yine de benim durumumda birinin o zırvalarına katlanması çok zordu. buna rağmen benim bir kere gözlerim doldu. o ise geçip karşıma suratını büzüştüre büzüştüre ağladı. çok korkunçtu.

keşke daha evvel bi kere ağlarken görseymişim. anında buz gibi oldum. 

bi tanrı varsa insanları adrien gibi kötülük içine işlemiş iblislerden korusun.

sevgiler
jk

ps: ben de bugün itibarıyla daha evvel arkadaşlarımın tanıştırdığı ama sonra arkadaşça görüşmeye devam etmenin daha mantıklı olduğuna kanaat ettiğim biriyle görüşmeye başladım. 15 yaş var aramızda. aradaki yaş farkı biraz kafamı karıştırıyor gerçi...  "öeeh! nikahıma almıcam herifi herhalde" deyip sallıyorum sonra. biraz kafamı dağıtmaya ihtiyacım var. çünkü her şeye rağmen adrien'ın şu son talebi beni acayip üzdü ve rahatsız etti. günlerdir yemek yiyemez bi halde battaniyenin altında oturuyorum. ruh gibiyim.

ps II: ve ben bu adamın -adrien'dan söz ediyorum- kadınlar üzerindeki etkisini anlamıyorum. kendimi de anlamıyorum çünkü o kadınlardan biri de benim, ne yazık ki! bi kafeden içeri girdiğimizde firesiz bütün kadınların dönüp bakması çok yorucu. hâlâ. ve ben hâlâ kıskanıyorum onu.

ps III: white nights bir sosyal medya ağından benim ona tanıştıktan birkaç saat sonra anahtar bırakmama ilişkin bir gönderme yapmış. şaşkın! aslında gönderme amacı bile taşımayan bir söz... ama belli ki şaşkınlığını hâlâ üstünden atamamış. gitmek istiyorum buralardan.



Comments

  1. Dün gece bir türlü uykum gelmemişti, sözlükten burayı keşfettim, bayağı da okudum. Şu anda adrien'ı boğasım geliyor =) Erkek seçimlerimizde sorun var bence.

    ReplyDelete
    Replies
    1. ne yazık ki :( umalım da adrien gibi adamlarla bir kez karşılaşalım hayatımızda. ders gibi sınav gibi bakıyorum ben artık ona. :/

      Delete

Post a Comment

Popular Posts