karin, yıldız, delikanlım ve sıradan bir cumartesi...


saçlarım şu anda olduğundan çok daha uzundu. adrien'a kızdığım birgün -çok döküldüğü için uzun süredir düşünüyordum- gittim kestirdim, yarısı kadar kaldı boyu ama fazlasına da cesaret edemedim. son günlerde de ofiste ne zaman asansöre binsem, inene kadar aynada kendimi incelerken saçlarımı kısacık kestirmenin hayalini kurar halde buluyorum kendimi. aslında sanırım bi' şeyler S.O.S veriyor bende. ama her şey geçer. bunu çok iyi biliyorum. o yüzden "hiçbir şey yapmadan" beklemeyi öğrendim. hiçbir şey yapmadan (konuşmadan, aramadan, birilerine söz etmeden, eski defterleri karıştırmadan vs...) beklemek çok zor. en azından ben çok zor öğrenenlerden oldum.


sadece anekdot olsun diye karin karakaşlı'nın az önce okuduğum yazısından bazı bölümler paylaşmak istiyorum.

"o saçın kesildiğini görürsünüz. dahası siz de kesmişsinizdir saçınızı böyle gömleğinde öldüğünüz birilerinden sebep. korktuğumuzu o söyler."

"çünkü korkunu dile getirmekten daha cesaret isteyen bir şey yoktur dünyada. o, korkusunu korkar sonuna kadar."

"neden sizi hiçbir beyefendi ile göremiyoruz?' cevap da gelir: 'hanfendi olamadığımdandır!"

"aşksız ve yıldızsız yaşayamayanlar kervanında, gözümün feri söner gibi olduğunda ona sığınırım. şarkılarına hâlâ ağlayabilmek, saflığımı koruyabildiğime delalettir."

hadi byess...
jk


Comments

Popular Posts