içinden gelmiyorsa yapma!*


kişisel gelişim kitaplarının yaydığı en büyük dezenformasyonlardan biri "içinden geleni yap"tır ya hani. hayır efendim, ona öyle demezler! içinden geldiği gibi takılmak kolay, esas içinden gelen her şeyi yapmamayı, içinden gelmediği halde de sırf etrafındakiler istiyor, diye "içinden gelmeyeni yapmama"yı becerebilmekte maarifet. evet, her iki durumda da "yapmamak" olunca fiil, bi' kal geldi, farkındayım. ama açıklayabilirim!

esas yapılması gereken, daha doğrusu yapılmaması gereken; içinden gelmeyen bir şeyi sırf nezaketten, karşındakinin gönlü olsun, diye yapmaktır. örnekse; arkadaşların dışarı çağırdı, canın istemiyorsa gitme. en yakın arkadaşın bozulacak sana belki ama maharet gitmemeyi becerebilmekte.


sevgilin sevişmek istiyor ama sen modunda değil misin? çok basit! sevişmeyecek, kıçını dönüp uyuyacaksın! hatta baktın elleşmeye devam edip seni uyutmuyor, saat kaç olursa olsun, kavga çıkarmaktan da çekinmeyeceksin. çünkü öyle bir durumda zaten kavgayı sen çıkarmazsan nasılsa sevgilin bambaşka bir nedenle kavga çıkaracak bir konu bulup sana bütün nefretini kustuktan sonra dilinin altındaki baklayı çıkaracak. neden ona kıldan tüyden bir sebeple kavga çıkarıp deşarj olmak hakkını veresin ki! sen kavga çıkar, sen deşarj ol. çok basit.

3-4 kişilik bir grup olarak dışarı çıktınız, bi aklı evvel ısrarla bir yere götürmek, gruba "kendince liderlik etmek" istiyor, sen oraya gitmek istemiyor musun? "oraya gidiyorsanız ben burdan ayrılayım, biraz kitapçı gezer, sonra bir şeyler içmeye x'e giderim, isteyen varsa gelsin," diye baştan tavrını koyacaksın. mesela.

birkaç arkadaş birlikte film izlemeye karar verdiniz, ortak bir film üzerinde uzlaşamadınız. "aman zaman kaybediyoruz biri oluversin, ben kendi istediğimi sonra da izlerim," diye düşünmeyeceksin! tartışma bir film izleme süresinden fazla da sürse, bu durum sana mantıksız da gelse, istediğin filmde ısrar edeceksin.

yemek yapıyorsun mesela, bir arkadaşın ısrarla içine şunları şunları koyma, diye listeler sunup komutlar veriyor diyelim ki. yapılacak şey çok basit! ne söylerse aksini yapacaksın. kırk yılda bir içinde istemediği bir şey olan bir yemeği yese ölür mü? hayır. yemese açlıktan ölür mü? yine hayır. o zaman biber koyma mı diyor, basıcan biberi yemeğe, ben tuzlu sevmem mi diyor basıcan tuzu. az yağlı mı istiyor, inadına yağın içinde yüzecek malzemeler. örnekler çoğaltılabilir tabii.

esasen söylemek istediğim şu; 26 yıllık ömrümün bilhassa son 10 yılında egolarımdan sıyrılıp uyumlu bir insan olabilmek için gerçekten kendimle çok mücadele verdim. çok yüksek bir egom ve kibirli bir yapım olduğu için insanları zaman zaman kontrolümün dışında gelişen hareketlerimle incitmemeye özen gösterdim. son zamanlarda anladım ki kazın ayağı hiç de öyle değil.


ben artık içimden gelmeyen hiçbir şeyi sırf karşımdaki istediği için yapmıyorum. bu durum bana çok zaman kazandırıyor. insanlar kendilerine gösterilen nezaketin ve anlayışın bir lütuf olduğunun farkına varacak kadar iyi eğitimli ve görgülü değiller. kaldı ki benim uyumluluğum zorlama bir uyum da değildir esasen. gerçekten umursamadığım durumlarda hiçbir zaman tepki vermem. hea anlam atfettiğim şeyler için tartışmaya girmekten de çekinmem. ama anlamsız ya da bir seferlik bir şey için sorun yaratan, kendini dayatan insan olmamaya özen gösterirdim. şimdi görüyorum ki uyumlu insan olmak, alttan almak gereksiz... bu şekilde davranınca insanlar küçücük egolarıyla kendini dayatmaya dahası bunun da en tâbi hakları olduğuna inanmaya başlıyorlar. buna en yakın arkadaş da dahil, a kişisi b kişisi de... çöp değerindeki bir mesele için bile, istediklerinin olması konusunda "manasız" bir direniş, gerçek bir bencillik sergilemekten, ısrarcı davranmaktan kaçınmıyor hiçkimse. bir süredir ben de yapıyorum ve her şey çok daha "olması gerektiği" gibi gidiyor. o yüzden herkese tavsiyemdir. ben denedim çalışıyor.

sevgiler
jk

* tabii bu "içinden gelmiyorsa yapma" mottosunu hayatın getirdiği bir takım zorunluluklar için kullanmadığımı metni okuyunca anladınız ;)

Comments

Popular Posts