b-day dates

ha camdan ayakkabı giydirmiş, ha acıtan ayakkabıdan kurtarmış, ne fark eder!

tam 1 ay sonra, bu defa nathaniel'ın doğumgününde bir araya geldik. yani tam olarak biraraya gelmek de denemez.

aramızda bir şeyler yaşandı ama çok umursamaz davranıyor ve aramıyordu. her ne kadar onun hislerinden hiç endişe etmesem de -ki tüm veriler aksini söylüyordu- istenmediğim düşüncesine kapıldığım için (bunda bu konularda ciddi talihsizlikler yaşamış bir arkadaşımın payını da görmezden gelemem) o kapıyı kapattım, evet. ama hayatıma da devam edemiyordum. aklımın bir köşesinde damlayan su sesi gibiydi adı. o yüzden ona bir doğumgünü mesajı göndererek kapıyı tekrar açtım. o da kapının açıldığını görünce tekrar şansını denemek istedi. ben de bunu istiyordum zaten. muradıma erdim.


cumartesi gecesi bestfriend g ve ben eğlenmek için beyoğlu'ndaydık. nathaniel'ın da doğumgünü etkinliği vardı ancak 1 gece önce ona mesaj göndermeme, sonrasında da konuşmamıza rağmen hiçbir şekilde davet edilmedim. beklemiyordum da. bozulmadım da. lakin nathaniel da beyoğlu'ndaydı sonuçta. haftaiçi yapılmış bir plandı bizimki ve nathaniel'ın doğumgünüyle ilgisi yoktu. tamam, biliyorum ikna edici olmadı ama gerçekten yoktu. yani vardı da düşündüğünüz gibi değil. ben ona bir mesaj gönderecektim, o da ya hiç ses çıkarmayacaktı ya da "eyvallah" filan gibi bir yanıt verecekti. ben de her şart altında sinir olacaktım, o gece içip bestfriend g'nin yumoş yumoş memelerine başımı gömüp ağlayacaktım, plan buydu.

ama kendi planıma kendim uymayarak 1 gece önce gönderdim mesajı. ertesi gece de bestfriend g'yle düşman çatlatırcasına eğlendik. kendimizi ecnebi çocuklara rezil ettik, yeni insanlarla bile tanıştık.

mekan değiştirirken bir mesaj aldım, nathaniel'dan. akabinde kahveye davet etti beni. ben de saat söylemedim ama konuştuktan yaklaşık 3-4 saat sonra gittiğimde sabah olmak üzereydi. bir kere sarhoş olmasına rağmen sızmayıp beni beklemiş olmasından çok etkilendim. topuklularla saatlerce dans ettiğimden zonklayan ayaklarımdan ayakkabılarımı çıkarmak için hamle yapmama fırsat vermeden önümde diz çöküp ayakkabılarımı çıkarmasından da... ama bir taraftan biliyordum ki tüm bunlar "tipik", sevişme öncesi nezaket gösterileriydi. bu yüzden hiçbir şekilde kendimi kaptırmamaya özen gösterdim. zaten tek istediğim de onu tekrar görmekti, kokusunu tekrar duyumsamak, göğsünde uyumak... gerisinin berisinin bir önemi kalmamıştı benim için.

zihnen olacaklara hazır ve kabulleniciydim. ondan "başka bir adam" olmasını beklemeyecektim, onu beklemeyecektim. bu yüzden gecenin sonunda ona gideceğimi bile bile barda tanıştığım birine telefon numaramı vermekte beis görmedim -hatta bugün aradı, konuştuk ve haftaiçi randevulaştık ve devamı da gelecek muhtemelen.

sabah onu haberdar ettim ama uyandırmamaya özen göstererek çıktım evden, pazar günü çalışmam gerektiği için küfrede küfrede. içine ayaklarımı tıkıştırdığım ayakkabılarım ve ben olarak eve döndük. "bir daha kimbilir nathaniel'i ne zaman görürüm, en azından pazar gününü ayık ve birlikte geçirebilirdik," diye biten bir post yazmayı hayal ettim. neighbor d'yle durum kritiği yaptık akşam yemeği yerken.

"gelinliğimi giyip onu beklediğimi sanıyor, kendimi anlatmaya hiç fırsatım olmadı," diye yakındım ona hatta. o arada gece tanıştığım çocuk aradı beni. onunla haftaiçi kahve içmek üzere sözleştik. neighbor d'ye ondan söz ettim ve görüşmeye devam edeceğimi, nathaniel'i beklemek istemediğimi anlattım.

eve geldim, çok normal biçimde yapmam gereken her şeyi yaptım ve gece ders çalışırken telefonum çaldığında ekranda yazan nathaniel yazısını tek seferde okuyamadım. kalbim güm güm çarpıyordu, sırtımdan ter aktığını hissettim ve ellerim titriyordu telefonu açmaya çalışırken.

evet, aradı. aradı yani, bildiğin aradı. gerçi ben bunu 1 hafta sonra çıldırıp ona ağzıma geleni söylediğim bir mail almamak, bana kendimi kötü hissettirmemek için yaptığı hissine kapıldım ama olsun, aradı sonuçta. ben de onu sıkıntıya sokmamak için hiç uzatmadım lafı.

yine de nathaniel'i beklememe kararımda ısrarcıyım ve o çocukla kahve içmeye gittim. o da başka bir postun konusu... açıkçası biraz karışığım.

böyle işte...

sevgiler
jk

ps: koca aramıyorum ki oğlum ben, bu şarkılar niye?

Comments

Popular Posts