a- love fool b- aşka aşık (c)- hiçbiri



beni tanıyanlar bilir, kötü bi' huyum var zırt pırt aşık oluyorum. ama esasında aşık olmuyorum. ben o sözcüğün içini boşalttım. teoride dışardan bakan ve beni yeterince tanımayan biri sürekli adamı sayıklıyor olmamdan, zevzekçe esprilerimden filan aşık olduğumu sanıyor. sonra bana çıkışıyor/kızıyor filan -özellikle arkadaşlarım arasındaki er kişilerde daha çok gözlemliyorum bunu- ben derdimi anlatamıyorum işte onlara.

-yea josephine seyyah adama aşık olunur mu?
-yea josephine o adam sana göre yaşlı değil mi?
-yea josephine bu adamı çok aradın mı?
-yea josephine bla bla...

ama işte sevgili arkadaşım, canım ciğerim, o benim için eğlence... adamın olup bitenden haberi yok, ruhu bile duymuyor. ben kendi halimde yalnızlığın tadını çıkarıyorum, o benim çapkınlık anlayışım! offf... itiraz etme, istemiyorum itiraz! kadınla erkeğin çapkınlıktan anladıkları arasında bir fark olabileceği ihtimali neden bu erkek milletinin hiç aklına gelmiyor? gözüne kestirdiği adamı yatağa atmakta zaman kaybetmeyen kadınları -şayet yara almıyorlarsa bu durumdan- tebrik ediyorum ama benim çapkınlığım göz çapkınlığının birkaç adım ötesine gidebilir en fazla. öyle one-night stand night'ı, fuckbuddy buddy'si filan bana göre değil. duygusal anlamda gerçekten bir şeyler hissetmediğim biriyle yatıp neden sevişmeyi sadece karşı tarafın "fayda"landığı bir avantaya dönüştüreyim ki? benim bir sevişmeden keyif almam, suçluluk hissetmemem için gereken onlarca kriter var. bunların başında da güçlü bir hissediş, güven ve bu duyguların karşılıklılığı "ilkesi" geliyor. (yani aşkımdan gebersem de bana karşı hislerinden emin olmadığım biriyle de olmam.)

tabii bir süre sonra benim o sürekli farklı insanlara aşık halime alışan arkadaşlarım konuya göstermesi gereken özenin ve benim ciddiyetimin ne kadar düşük bir seviyede seyrettiğini fark ediyorlar. çünkü bugün buna aşığım, yarın diğerine, sonraki gün johnny'e, ardından carlos'a... öyle yani... beni bağlanmamakla/bağlanamıyor olmakla suçlayabilirsiniz. suç mu bilemem ama evet, aslında kolayca bağlanan ve bu yüzden suistimal edilmeye müsait bir bünye olduğum için, bu tehlikeyi savmak adına bulduğum en etkili yöntem bu...

hea şu var gerçekten aşık olduğumda çok mu farklı davranıyorum? kesinlikle hayır! yine sürekli adamı sayıklıyorum zevzekçe espriler yapıyorum, esprilerime sadece kendim gülüyorum, insanları canından bezdiriyorum filan. yani hemen hemen tüm reaksiyonlar aynı... ama aradaki farkı ben biliyorum, bunu dile getirmekten de gocunmuyorum. ve tabii 3 gün sonra başkasını sayıklamaya başlamıyorum bir de. ama bu sefer de arkadaşlarım gerçekten güçlü duygular hissettiğimin farkına varamıyor.

sözün özü yine bir oyuncak buldum, kendi kendime takılıyorum. bulabildiğim bilgileri bir araya getirip puzzle'nin eksik parçalarına arzu ettiğim türden senaryolar yazıyorum filan. radyo dinleyip sıradaki şarkı "mr. dove'dan -evet, böyle bahsedeceğim ondan yeni bir eğlence bulana kadar aklınızda tutun- bana gelsin," diye şarkı tutuyorum. onu beğenmezsem sonrakini hatta sonrakini bile tutuyorum. hayal gücü benim değil mi arkadaşım, ister oyunbozanlık yaparım ister yapmam. yalnız olmak güzel bence... tercih yapmamak... hem hepsine sahip olmak hem hiçbirinin sorumluluğunu almamak...  

sevgiler
josephine k



ps: madem öyle bu şarkı da ona gelsin, yeni eğlenceme!

ps II: aa! haftalardır görmediğim bir sokak kedim vardı, beni ziyarete geldi şimdi. ikimiz de çılgınca sevindik. hatta ona hemen ılık süt hazırladım ama o camın dışından beni izlemeyi tercih ediyor şu anda süt içmek yerine.

Comments

Popular Posts