gentlemen prefer blondes II

yazmaya başlamadan önce mutfaktaki ufak tefek işlerimi hallettim. bugün yemek yapıcam ve çok gariptir ki bugün kahvaltıyı geçip direk yemek yemek istiyorum, bezelye aşkıyla yanıp tutuşuyorum şu anda. tabii bunda saatin öğleden sonra 2 buçuk olmasının, dün gece içtiğim votkalara karşın 24 saati aşkın süredir bir şey yememiş oluşumun, birkaç fincan yeşil çayla bu saate kadar lise öğrencisi bir arkadaşıma matematik anlatmamın ve yıpranan sinirlerimin de etkisi var.


evet, kısaca açlıktan ölüyorum! evde ekmek olmadığı ve dışarı çıkmaya üşendiğim için de yemek yapmaya, kahvaltıyı es geçmeye karar verdim. "garip" tembellikleri olan bir insanım. hatta durum "deveye sormuşlar neren eğri, aa nerem doğru ki," eşiğine kadar varabilir.

her neyse...

gentlemen prefer blondes I'in üstünden hayli zaman geçtiğinin farkındayım. lakin II'yi yazacağımdan emindim. neyi beklediğimi ve neden bu kadar beklediğimi, farkında olmadan aradığım şeyi -ansızın- bulduğumda anladım. şöyle ki eski erkek arkadaşlarım yahut sadece erkek ve arkadaşım olmaları dışında hiçbir ortak noktası olmayan yurdum erkeklerinin içinde derinlerde bir sarışın kadın ateşi yandığının bilincindeyim. bunun aslında çok normal olduğunun da farkındayım. on yıllardır ekonomi eğitimini tamamlamaya çalışan biri için "az olanın değerli olduğunu" öğrenebilecek kadar ekonomi de öğrenebildim sonunda.

bir insanın "ne istediği, nasıl bir insan aradığına" dair kafasında süreç içinde bir şeyler şekilleniyor. diyelim ki bir erkeğim ve aradığım kadın için olmazsa olmaz 10 nitelik var zihnimde. bunlardan ikisi bu kadının sarışın ve yabancı olması -mesela buralarda çok popüler olduğu için rus kadınlarını ele alalım- ama diğer niteliklerin büyük kısmı tutmuyor. şimdi gerçekçi olalım, sarışın her kadın ve/veya rus her kadın da -tıpkı biz faniler gibi- ölümsüz ve güzel değil. ama nasıl oluyorsa oluyor, bu iki nitelik er kişileri kör etmeye yetiyor. bu iki nitelik mevcutsa diğer 8 nitelik bir anda tüm anlamını yitiriyor. işin ilginç tarafı aynı kadını hiçbir kalifikasyonuna dokunmadan, olduğu haliyle getir karadeniz'in bir köyüne koy mesela, o kadın o zaman da o büyük anlamları ifade edecek mi, merak ediyorum.

demem o ki önyargılar körlük gibi, gerçeği asla görmüyorsun onlarla bakarken. rus'un köylüsü ile anadolu'nun köylüsünün arasında birinin daha cüretkar olmasının dışında sosyolojik bakımdan hiçbir fark yok aslında. rus'un kezbanıyla türk'ün kezbanı arasında da sosyolojik bakımdan bir fark yok. güzellik kavramı da göreceli filan değil, tamamen toplumsal algının yansımasına göre şekilleniyor. nitekim eğitim, yaşam şartları, kalifikasyonları filan inceltmiyor yurdum erkeğinin odunluğunu ve zevklerini. öyle olmadığını düşünen erkekler ya kendini tanımıyor ya da bir çocuğun hayat algısına sahip...

buradan çıkardığım kendimle ilgili sonuç şu ki nasıl becermişsem bilmiyorum?! ama hayatıma bir çocuğun hayat algısına sahip olmayan bir tane erkek girmemiş. bunları anlattığım erkek arkadaşlarımın ortak tepkisi de "sana hep kötüler denk gelmiş, iyisini bulamamışsın sen." meali: ben farklıyım!

"hı-hı evet paşam! bütün kadınlar aynı ama siz -hepiniz apayrı şahanelikte, apayrı insanlarsınız."

eski sevgilim u bana -ayrıldıktan sonra arkadaşça görüşmeye devam ettiğimiz için- peşinde olduğu ve elde edemediği bir kadını anlatırken şöyle demişti: "çok dengesiz, bla bla ama çok güzel. çekeceğim madem bu derdi, bari değsin!"

bugüne kadar tüm arkadaşlarımın "kızım sen bu adama fazla geliyorsun, senin yanına başka biri lazım" uyarılarına karşın birlikte olduğum bastı bacaklı, göbekli, bencil, ruh hastası, kompleksli, kötü sevişen erkeklerin tamamını çöpe atıp yepyeni bir sayfa açıyorum. ilişkilere bakışımı bu düsturun paralelinde evriltmeye karar verdim. madem kompleksli, "pretending", yalancı -kendisine söylediği yalanlardan bahsediyorum, yoksa ben zaten yemiyorum o numaraları/yalanları-, samimiyetsiz, hasta bir ruha sahip, penisinin ölçüsüyle kafayı yemiş, koca götüne göbeğine bakmadan başkasına değmeyeceğini düşündüğü için "çok güzel" kadınlar arayan "bulunmaz hint kumaşı" insanlarsınız, çekeceğiz yani sizi bu şekilde, değsin madem. di mi ama!?

sevgiler
josephine k



ps: bu yazı, benim de aralarında olduğum rusya'ya gidip geldikten sonra erkek arkadaşını terk etmek zorunda kalan ve sayıları her geçen gün çığ gibi büyüyen kadınlara ithaf olunur.

ps II: geçenlerde yahoo answer'da gördüm -yahoo answer'a neden girdiğimi cidden anımsamıyorum- bir avrupalı genç erkeğin sorusu mealen şuydu: "neden güneyli kadınların simsiyah, uzun, güzel saçları, yanık bir tenleri, kıvrımlı vücutları var, yemek yapabiliyorlar ve ben neden buradayım? hadi, şimdi gerçekten türk erkekleri gitsin rusya'ya ve yer açılsın burada. nefeslenmek istiyoruz zira.

Comments

Popular Posts