everything’s gonne be simple, inşallah!

Buraya -blog deniyor adına biliyorum ama benim için biraz “tanımlanamayan bir cisim yaklaşıyor” durumu söz konusu… O yüzden “bura”ya günlük muamelesi yapmaktan korkuyorum aslında. Yıllarca günlük tuttum ama günlüğüm de masumiyetini Aunty K. nedeniyle erkenden yitirmek zorunda kaldı. Yani yıllarca günlüğüme bile yalan söyledim. Hem de yıllara yayılması ve zihinde iyi muhafaza edilmesi gereken bol detaylı, katmerli yalanlar…

İşte “bura”da ben o katmerli yalanlarımdan arınmak arzusundayım. Burada birilerinin beni tanıma olasılığı gerçekten yok. Çünkü gerçek beni kimse tanımıyor. (Bunu inanarak yazmıyorum, esas olan bu ama o kadar kendimi önemsiyorum ki biri ipuçlarını toplayıp “Aaa! Bu Josephine K.” diyebilirmiş gibi geliyor.) Gerçekler bazen ölümcül olabilir yerine ve içinde bulunduğun duruma bağlı olarak. (Bunu herkes bilir, evet ama kendimi o kadar önemsiyorum ki!) Benim gerçeklerim de mekân ve zamana göre tehlike arz edebiliyor. Biraz daha açmak gerekirse –ki gerekiyor sanırım- yaşadığım şehirde, çevremdeki insanlar için normal sayılabilecek pek çok gerçeğim, doğduğum şehirde ve anne babam nezdinde tehlike arz ediyor. İşte öyle durumlarda başvurduğum bir takım katmerli yalanlar var ve o yalanlar başlangıçta sadece masum birer yalandı, gerçekten! Zamanla kuyruklu yalanlara ve son aşamada –her ne kadar henüz faka basmadımsa ve şansımın yaver gitmesi halinde o “faka” belki de hiç basmayacaksam da- katmerli yalanlara dönüştü her biri.

Ailem nezdinde bir zamanlar ev arkadaşım olan bazı dişi isimleri gibi… Oysa o dişi kişiler sadece ama sadece yakın muhitte oturan bazı arkadaşlarımdı.

Uzatmalı sevgilim nezdinde girdiğim ancak sıfır aldığım sınavlar gibi… Oysa o sınavlara hiçbir zaman girmedim; gidip bir kafede, kıl payı kaçırdığım hayalet sevgilim J. P. Sartre kitapları okumayı tercih ettim. Ya da bir başkasını…

En yakın arkadaşım ve her nasıl olduysa bir biçimde kötü olmayı hâlâ başaramadığım tek dişi arkadaşım nezdinde ve daha pek çokları nezdinde (ama en büyük yalanı ona söylediğim için ilk önce en yakın arkadaşım nezdinde) aslında lise yıllarımda hiç katılmadığım birtakım eylemler ve politik gruplar gibi… Sadece arada dergilerini alıyordum, çok okuduğum da söylenemez. Zaten onlarda da üç beş beylik cümle dışında bi’ bok yazmaz. Hep safi sübyan işi… Ha, sonra bir takım politik örgütlenmelerin kıyısında oturmadım mı? Oturdum ama bir taraftan da ne tam oralı ne tam buralı olabildim. Oralı olmak için biraz havaî, buralı olmak için biraz politize ve ağırbaşlıydım ya da kılıf uydurmaya gerek yok düpedüz sıkıcıydım. Hâlâ öyleyim, yani sıkıcı.

Ve daha şimdi burada çabucak özetlemek istemediğim daha pek çok şey…

Bunlar hep birileri nezdinde onay almayı beklediğim ve olmak istediğim kişiye ait tekrarlana tekrarlana gerçeğe çok yaklaşmış olsa da hiçbir zaman gerçek olamayacak yaşan-ma-mışlıklar… Ama olsun ben onları hep benim ilmek ilmek ördüğüm ve evet aslında kendi yazdığım kişisel tarihimin anıları saydım.
  
Şizofren olabilir miyim? Tüm bunlardan sonra haliyle ben de düşünüyorum ama kanıt yetersizliğinden şizofreni dosyasını da rafa kaldırmak zorunda kalıyorum; çünkü vak’a yok sadece yaşanmamış / anlatılmış durumlar var. Belki durum öyküleri bile denebilecek cinsten…

Dipnot: Fotonun yarım inmişliği yarım bıraktığım işlere ithaf olunur.

Josephine K.

Comments

Popular Posts